20.01.2026 tarihinde yayında

(Kapak Değişebilir)

EVRENİN GİZLİ İŞLETİM SİSTEMİYLE TANIŞIN

Bir yıldızın doğumundan başarılı bir şirkete, her şeyi yöneten evrensel bir ritim var: Entegrasyon ve Dağılım.

KAOSUN BİR RİTMİ VAR. ONU OKUMAYI ÖĞRENİN.

Hayatın ve iş dünyasının karmaşası içinde bir düzen ararız. Peki ya size, bir galaksinin oluşumundan bir şehrin büyümesine, dijital bir ağın veri akışından kendi varoluşumuza kadar her şeyin, iki temel gücün ritmik dansıyla yönetildiğini söyleseydik?

Sistem uzmanı Rüçhan Derici ve Dr. Çağlar Tabak, bu çığır açıcı eserde, lojistiği bildiğimiz sınırların çok ötesine taşıyarak onu evrenin temel işletim dili olarak yeniden tanımlıyor. “Evrenin Lojistiği”, varoluşun en küçük parçasından en büyük sistemlere kadar her şeyin, “Enerji Lojistiği” adını verdikleri kusursuz bir ağ ile nasıl işlediğini deşifre ediyor.

Bu devrim niteliğindeki teze göre, tüm sistemler iki ana hareketin dengesi üzerine kuruludur:

• ENTEGRASYON (I): Tıpkı kütle çekiminin maddeyi bir araya toplaması gibi, sistemlerin kaynakları (enerji, madde, bilgi) kendine çektiği, depoladığı ve yoğunlaştırdığı güçtür. Üretim, sermaye birikimi veya bir veritabanına “yazma” (write) işlemi bu gücün bir yansımasıdır.

• DAĞILIM (R): Tıpkı bir yıldızın radyasyonla enerji yayması gibi, sistemlerin bu birikimi dışarıya dağıttığı, dönüştürdüğü ve akışa soktuğu güçtür. Tüketim, dağıtım ağları veya bir veritabanından “okuma” (read) işlemi bu gücün tezahürüdür.

“Evrenin Lojistiği”, bu iki gücün (I/R) sürekli ve ritmik nefes alıp verişinin, tüm sistemlerin sağlığının ve sürdürülebilirliğinin anahtarı olduğunu ortaya koyuyor.

15.02.2026 tarihinde yayında

(Kapak Değişebilir)

Rüçhan Derici’nin kaleme aldığı “İnsan Payı”, bir distopya romanı değil, bugünün klinik bir teşhisidir. Sizi, hayatımızı kolaylaştıran “iyi niyetli” algoritmaların, bizi biz yapan o kusurlu, tereddütlü ve ölçülemeyen payı nasıl sessizce sildiğini gösteren 56 mekanlık sarsıcı bir yolculuğa çıkarıyor.

Bu kitap bir cevap vermiyor. Sadece susturulan o soruyu soruyor: Her şey kusursuzlaştığında, geriye bizden ne kalacak?